Türk Basınında ve Bloglarda Kilise Orgu - 2

Bu serinin ilkinde 2002 yılından bir yazı üzerine eleştirilerimizi yazmıştık. Şimdi de 2000 yılına ait aslında aynı kaynakta bulunan bir başka yazıyı inceleyeceğiz. Bu yazı da takdir edersiniz ki Boğaziçi Üniversitesi'nin tarihi orguyla ilgili. Yine kısım kısım giderek bakalım yazıya.

Boğaziçi Üniversitesi’nde bulunan Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük orgu, üç katlı ve en uzunu 6 metre yüksekliğinde bin 800 borusu var

       Org, gitar gibi popülaritesini yüzyıllarca koruyan ender çalgılardan biri. En parlak devrini Bach zamanında yaşayan org, önemini bugün de gelişmiş ve küçülmüş modelleriyle korumayı sürdürüyor. Eski tip orgların örneklerinden, hem de en büyüklerinden biri, Türkiye’de bulunuyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin binalarından Albert Long Hall, bir zamanlar türünün Ortadoğu ve Balkanlar’daki en büyük örneği olan orga ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık yüz yaşındaki bu org, tozlanmış ve işlevini kaybetmiş bir haldeyken titiz bir çalışmayla tamir edilerek konser verilebilecek duruma getirildi.


Yine aynı şekilde burada da belirtelim, yapıldığı zaman da dahil bu org Balkanlar'ın en büyüğü değildi, Türkiye'nin en büyüğü olabilir, ya da Orta Doğu karşılaştırmasını da bir zamana kadar kabul edebiliriz ancak ilerleyen yıllarda bu unvanlar elden gitmiştir. Ayrıca org enstrümanı en parlak devrini de Bach zamanında yaşamıştır diyemeyiz, Bach'tan önce de Bach'dan sonra da gayet yaratıcı org bestecileri vardır. Polifonik müzik Bach zamanında en parlak devrini yaşamıştır diyebiliriz ama. Bu org eski tip bir org örneği değil zamanının getirdiği yenilikler ile yapılan bir orgdur. Eski tip org görmek isterseniz Galata'da bulunan St. Peter and Paul kilisesine ya da illa İngiliz orgu görcem derseniz de Pera'da bulunan St. Helena Şapeli'ne gitmeniz gerekir. Devam edelim bakalım.

89 yaşında bir org
       İngiliz Norman & Beard firması tarafından 1911 yılında üretilen org, 1913 yılında Mr. Cleveland H. Dodge tarafından Albert Long Hall’a armağan edilmiş. Yalnızca klavyeye bakıldığında büyüklüğünü anlamak biraz zor. Çalgıyı devasa kılan asıl özelliği, bulunduğu salonun duvarına monte edilmiş bin sekiz yüz adet borusu bulunması. Üç kattan oluşan orgun içine yerleştirilmiş ve boyları 15 cm ile 6 metre arasında değişen bu borular arasında gezmek de mümkün.
       En son 35 yıl önce çalınan orgun yeniden işlev kazanmasını sağlayan, Boğaziçi Üniversitesi’nin ‘77 yılı Elektronik Mühendis Yapımcılığı mezunlarından ve halen okulda öğretim görevlisi olarak çalışan Mehmet Küçükönder oldu. Küçükönder, yıllardır yaşama döndürmeye çalıştığı orgu, bir süre kendi imkanlarıyla tamir etmeye çalıştı: “Orgu ilk görüşümde, her yanının örümcek ağlarıyla kaplı olduğunu gördüm. Borular, iyi ses verebilmeleri için kuzu derisi ile kaplanır. Bu bölümlerin üzerini toz bağlamış, hava almayan körükler de çürümüştü. Kısacası, çok harap bir durumdaydı. Tüm boruları söktük ve tek tek temizledik. Bir orgun yaşayabilmesi, sürekli olarak çalınmasına bağlı. Çalınmadığında, toz mekanizmayı tıkayarak ses çıkmasını önlüyor."


Orgun bağışı ile ilgili bilgi Robert Koleji'nin 1912-14 kataloğunda geçiyor, 1911-12 müdür raporlarında da 1913'te gelecek orgu sabırsızlıkla bekledikleri yazıyor. Yani şöyle düzeltebiliriz "1911-12 eğitim öğretim döneminde H. Dodge tarafından bağışlanarak firmasına siparişi verilen org 1913 yılında tamamlanarak Albert Long Hall'e kurulmuştur." Yoksa şöyle tınlıyor: "Org 1911'de üretildi, firma da vitrine koydu elbet alıcısı çıkar diye, H. Dodge'da 1913'te İngiltere'de tesadüfen önünden geçerken gördü beğendi sar bunu bize dedi" :D
İlerleyen cümlelerde Elektronik Mühendis Yapımcılığı diye bir bölümden bahsedilmiş, biraz tuhaf tınlıyor, elektrik mühendisi yapan bir bölüm, seri üretim mühendis... 
Burada Mehmet Bey'in ağzından bazı cümleler alıntılanmış ancak Mehmet Bey gibi bir İngiliz firmasıyla omuz omuza çalışmış deneyimde birinden bu cümleler çıkmaz. "Borular, iyi ses versin diye kuzu derisi ile kaplanır." gibi bir cümle asla söylemez. Yazıyı yazan muhtemelen hocayı dinledikten sonra unuttu mevzuyu, sonra da aklındakileri bir şekilde bir araya getirip yazdı bunu. Yazının son kısmı ise:

Mander Organs işbaşında
       Küçükönder, bir süre bu tamiratı kendi imkanlarıyla gerçekleştirmeye çalıştı. Org, 1993’te çalınabilir hale gelmekle birlikte daha profesyonel bir onarımın şart olduğu anlaşıldı. Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Üstün Ergüder’in de devreye girmesiyle Boğaziçi Üniversitesi Vakfı sponsorlar buldu ve İngiliz Org Firması Mander Organs orgun tamiratını üstlenmeyi kabul etti.
       14 ay süren tamirat boyunca Mander Org Şirketi’nin uzmanları Küçükönder ve ekibini yönlendirmek suretiyle beraberlerinde getirdikleri orijinal tamir malzemelerini kullandılar. Hassas akordun yapılıp kompresörün takılmasının ardından org, günümüz standartlarına uygun hale geldi.
       Orgun yenilenmiş haliyle ilk konseri, yarın Bükreş Filarmoni Orkestrası Müzik Direktörü ve org sanatçısı Nicolae Licaret tarafından saat 19.00’da verilecek.


Burada her ne kadar orgun tamiratının yerel kaynaklarla yapılmaya çalıştığı söylense de, Mander firmasının raporuna göre kendileri geldiğinde org neredeyse işlemiyordu. Dolayısıyla profesyonel yardım şarttı. Neden o kadar firma arasında Mander firması peki? Bu firmayı kuran Noel Mander stajını Hill, Norman & Beard firması ile yapmış, sonra kendi firmasını açmış şimdi de çocuklar torunlar firma başında. (Yani başındaydı. Firma geçtiğimiz aylarda ticaretten çekilerek isim hakkını başka bir firmaya devretti.) Yani geçmişi bizim orgun firması ile kesişiyor. Ayrıca maalesef Hill, Norman & Beard firması bu projeyle ilgilenmemişti. İş Mander'e kalıyor doğal olarak. Bir de teknik bir detaydan bahsetmeden edemeyeceğim, "hassas akordun yapılarak kompresörün takılmasının ardından..." teknik olarak hatalı bir cümle. "Kompresör takılıp hassas akordun yapılmasıyla..." çok daha doğru olurdu. Hatta "kompresör" yerine "hava motoru" dense en makbulü olurdu çünkü o motor havayı sıkıştırmak üzere değil hava körük içine dolsun diye havayı körüğün içine basar, havayı toplayan/sıkıştıran alet ise körüktür. 

Bir önceki yazıda da dediğim gibi umarım bu orgun tam kapasite çalışır durumda her ay bir konserle duyurulduğu günleri göreceğiz inşşşşşşallah...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enstrümanların Kralı: Kilise Orgu

Türkiye ve Orgları -1-

Piyanoya yeteneğim var mı? Enstrüman çalabilir miyim?