Kayıtlar

Türk Basınında ve Bloglarda Kilise Orgu - 2

Bu serinin ilkinde 2002 yılından bir yazı üzerine eleştirilerimizi yazmıştık. Şimdi de 2000 yılına ait aslında aynı kaynakta bulunan bir başka yazıyı inceleyeceğiz. Bu yazı da takdir edersiniz ki Boğaziçi Üniversitesi'nin tarihi orguyla ilgili. Yine kısım kısım giderek bakalım yazıya. Boğaziçi Üniversitesi’nde bulunan Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük orgu, üç katlı ve en uzunu 6 metre yüksekliğinde bin 800 borusu var        Org, gitar gibi popülaritesini yüzyıllarca koruyan ender çalgılardan biri. En parlak devrini Bach zamanında yaşayan org, önemini bugün de gelişmiş ve küçülmüş modelleriyle korumayı sürdürüyor. Eski tip orgların örneklerinden, hem de en büyüklerinden biri, Türkiye’de bulunuyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin binalarından Albert Long Hall, bir zamanlar türünün Ortadoğu ve Balkanlar’daki en büyük örneği olan orga ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık yüz yaşındaki bu org, tozlanmış ve işlevini kaybetmiş bir haldeyken titiz bir çalışmayla tamir edilerek konser verilebilece

Yazıyooooor!!! Büyük Virtüöz İstanbul'da yazıyooooor!!!

Binlerce sayfa tarayıp, şekilleri görüp, alınmış patentleri inceleyip, arşivcilikte nerelerde olunduğunu gözlemleyince bana sadece sokakta koşarak satmak kaldı. Adamlar yapacağını en yüksek standartlarda yapmış çünkü, bize de yayması kalıyor sadece. Hem de günümüzün haberleri de değil, 100 yıldan bile fazla geçti onları yayıyoruz. E peki niye bu haberi yayıyoruz şimdi? Bu ülkeye zaten değerli virtüözler geliyor, bu adamın farkı ne? Kim ayrıca bu adam? Rahmetlinin adı Adolf Terschack (bazı kaynaklarda Terschak). Hatta şöyle büyük büyük yazalım, ADOLF TERSCHACK.  Bir önceki yazımızda Helbig hocamızı yazmıştık, onun ne kadar değerli bir üstat olduğunu biraz anlatmaya çalıştık. İstanbul'u müzik başkenti yapan sayılı hocalardandır demiştik. Birileri gibi "Ülkemiz orglar açısından pek zengin." dediğimizde gülüp geçenler gibi olmayan bir hoca dedik. Ya da orga bir iki kere dokununca kendini orgçu sayanlardan da değildir dedik. O hoca ki Rieger orgun açılışını yapmış, Mutin Cavai

Büyük Maestro Gustave Helbig'den Tarihi ve Değerli Bir Konser

Tarihi serüvenimiz orglarımızın ülkemize gelme macerasını incelememizle başladı. Aydınlatabileceğimizin de son sınırlarına kadar aydınlatma hedefi ile ne bulursak inceledik, hala inceliyoruz. Bu zamana kadar "Zeitschrift für Instrumentenbau" yayınının yaklaşık 15.000 sayfası tek tek ve her bir Türkei, Konstantinopel, Smyrna vb. girişler için tarandı. Çok fazla bilgiye ve değerli isme ulaşıldı. Taranacak daha çok fazla sayfa var, yorulmadan çalışıp tarihimizde neler olmuş bulacağız. Birçok değerli isim, konser, org vb. bilgilerin arasında bir kişi çok dikkatimizi çekiyor. Maestro Gustave (bazı kaynaklarda Gustav) Helbig. Kendisi hakkında pek az bilgimiz olsa da, İstanbul'un müzikal yaşamına kattığı değerlere ilişkin önünde şapka çıkaracak kadar bilgimiz var. Ulaşabildiğimiz kadarıyla Maestro 21 Mart 1870 tarihinde burada doğmuş ve 7 Nisan 1870'de de Taksim St. Antuan Kilisesi'nde vaftiz edilmiştir. Babası bir banker, aristokrat ve ticaret adamıdır. Bugün Doğan Apar

Türk Basınında ve Bloglarda Kilise Orgu - 1

Müzik üzerine yazılacak, yazılabilecek, araştıracak konu hiç biter mi? Özellikle ülkemiz gibi müziğin bazı kısımlarını birazcık geç tanımış bir coğrafyada... Konu bir de üstüne kilise orgu olunca hiç bitmez. Bir önceki yazılarımızda bu enstrümanın özelliğinden, güzelliğinden, ülkemizde bulunan ve bulunmayanlarından biraz da detektifçilik hikayeleriyle kısaca bahsetmiştik. Peki ülkemiz basınında orglar hakkında neler yazılmış çizilmiş? Biraz da ona bakacağız ve bu ilk yazımızda 2002 yılında, Boğaziçi Üniversitesi'nin Norman & Beard yapımı İngiliz orgunun halihazırda bitmiş restorasyonu neticesinde gerçekleşen konsere ilişkin bir gazete yazısını inceleyeceğiz. Genel olarak internet aramalarında Boğaziçi Üniversitesi'nin orguyla karşılaşıyoruz çünkü bu org bir üniversite bünyesinde olması ve geçmişteki kadar olmasa da hala arada bir kültürel bir faaliyet amacı ile kullanılması ile ve tabii ki Boğaziçi Üniversitesi'nin basındaki network ağının da katkısından dolayı bir kili

Türkiye ve Orgları -2-

Türkiye ve Orgları -2- Kilise orgunun prensipleri, ülkemizdeki faaliyetleri ve İstanbul’da bulunan bulunmayan orglara ilişkin bir önceki yazdığım yazılar blogta durmakta, bu yazıya geçmeden önce orga meraklı kişilerin bir önceki yazıları okuması tavsiye olunur. Orgları listelediğimiz yazımızın 2. serisinde İstanbul dışında bulunan bulunmayan orglara değineceğiz. Önce İzmir ile başlayalım… İlk orgumuz, Aziz Yuhanna Katedrali’nden. Daha ziyaret edemedik maalesef. Fotoğraflar yine tek klavyeli tipik bir İtalyan orgu izlenimi verse de, aslında iki klavyeli. Markayı okuyamıyoruz, bana anlatıldığı kadarıyla, orgun büyük bir bölümü 40-50 yıl önce çalınmış. Yapımcısının Bossi ailesi olması lazım. Kalan parçalardan bir şekilde yararlanılır aslında, bakalım göreceğiz. Şu an kilisede dijital bir org mevcut. Sırada Buca Katolik Kilisesi var. İzmir ziyaretimiz sırasında bu kiliseyi ve orgu görebilmiştik. Vegezzi-Bossi marka muhtemelen 1950’lerden kalma org şu an gayet iyi durumda

Türkiye ve Orgları -1-

Türkiye ve Orgları -1- Kilise orgunun prensipleri ve ülkemizdeki faaliyetlere ilişkin bir önceki yazdığım yazıda orglarımızdan kısa detaylarla bahsedeceğimi belirtmiştim. Şimdi keşfedebildiğim kadarıyla kataloğuma aldığım her bir orga küçük küçük bakacağız. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti reklamı ile basılan “İstanbul ve Orgları” isimli bir kitap mevcut. Edinmemekle çok bir şey kaçırmadınız, hatta bir org için borularının yarısının eksik olduğu yazarken bizimkiler o orgu komple restore edip konser verdi, enteresan değil mi? Şimdi biz orglarımızı tek tek, hafifçik daha tecrübeli bir göz ile inceleyelim: Bu ilk yazımızda önce İstanbul’dan başlayacağız, bir sonraki yazıda başka şehirlere değineceğiz. Kataloğumdaki sıra ile gidersek ilk durağımız Tarlabaşı’ndaki Alman Protestan Kilisesi. Tabi ki Alman orguna sahip, ancak şu an ki Pastor’ün haklı ve hafif korumacı tavrından dolayı orga erişim biraz zor. Orgçu bulamamış olsaydı ben de giremiyordum, çalan da piyanis

Enstrümanların Kralı: Kilise Orgu

Resim
Bu yazımın, müzik sanatı ile uğraşma cesaretini göstermiş herkese ulaşması, ulaştırılması dileğiyle... Enstrümanların Kralı: Kilise Orgu Neden Mozart böyle dedi ki? Kilise orgunu enstrümanların kralı olarak gördü, neden? İyi bestecilerin okul ve eğitim geçmişine baktığımızda karşımıza genel olarak kilise orgu neden çıkar ki? Mendelssohn “bir bestecinin hatalarını düzeltebilecek yegane enstrüman...” derken neden orgu kastetti de piyanoyu ya da klavseni, ya da bir kemanı, flütü işin içine koymadı? Chopin de konservatuvar zamanlarında kilisede org çalardı, ama onun dünyevi romantizmine karşı org fazla uhrevi idi her neyse… Beethoven da org çalardı, ama kendi çağındaki orglar ın yerine o daha çok iş o derecelere vardığında orkestra yazısını sevdi … Liszt de org çalardı, hatta İstanbul ziyaretinde Sarıyer Yeniköy’de bir kilisede ayin için orgu çaldığı rivayet edilir , ama yine işte dünyevi romantizm momantizm aşk maşk… Piyanoya devam etti… Mozart da çalardı ve çok severdi,