Yazıyooooor!!! Büyük Virtüöz İstanbul'da yazıyooooor!!!

Binlerce sayfa tarayıp, şekilleri görüp, alınmış patentleri inceleyip, arşivcilikte nerelerde olunduğunu gözlemleyince bana sadece sokakta koşarak satmak kaldı. Adamlar yapacağını en yüksek standartlarda yapmış çünkü, bize de yayması kalıyor sadece. Hem de günümüzün haberleri de değil, 100 yıldan bile fazla geçti onları yayıyoruz.

E peki niye bu haberi yayıyoruz şimdi? Bu ülkeye zaten değerli virtüözler geliyor, bu adamın farkı ne? Kim ayrıca bu adam?

Rahmetlinin adı Adolf Terschack (bazı kaynaklarda Terschak). Hatta şöyle büyük büyük yazalım, ADOLF TERSCHACK. 

Bir önceki yazımızda Helbig hocamızı yazmıştık, onun ne kadar değerli bir üstat olduğunu biraz anlatmaya çalıştık. İstanbul'u müzik başkenti yapan sayılı hocalardandır demiştik. Birileri gibi "Ülkemiz orglar açısından pek zengin." dediğimizde gülüp geçenler gibi olmayan bir hoca dedik. Ya da orga bir iki kere dokununca kendini orgçu sayanlardan da değildir dedik. O hoca ki Rieger orgun açılışını yapmış, Mutin Cavaille-Coll gibi bir mirası bu ülkeye getirmiş bir hocadır dedik. Dedik de dedik neyse biz Adolf abimize gelelim şimdi.

Adolf Terschack basitçe bir flüt virtüözü. Şimdi önce bu hoca ne yapmış, Zeitschrift für Instrumentenbau yayınının 21 Temmuz 1883 tarihli sayısında bulunan makalenin çevirisine bakalım:

"Kısa bir süre önce tanınmış flüt virtüözlerinden Adolf Terschack İstanbul’a ulaştı. Kendisi Pera’da bulunan Mevlevi tekkesini ziyaret ederek orada bulunan dervişlerin flütle icra ettikleri melodileri, ki bunlar ulusal Türk müziğinin bir çeşidi sayılabilir, notaya alma niyetini anlattı. Camilere de giderek orada okunan duaları da notaya aldı. Bu melodiler sistem itibariyle tüm batılı melodilerden farklı. Besteci şu zamana kadar Avrupa’da 175’in üzerinde melodi ve seyahat ettiği ülkelerde de o bölgenin karakterine bağlı olarak popülerleşmiş müzikler üzerine eserler yazdı. Avrupa'nın ender flüt virtüözlerindendir. Kendisi tekkede Mevlevileri dinlediği zaman derinden etkilendiğini ve maalesef Avrupa’da insanların flüt konusunda çok kısıtlı bir zevkinin olduğunu da üzülerek belirtti. Şüphe yok ki Müezzinler tarafından söylenen dini melodileri duymasının kendisinde ulusal Türk müziğinin bir örneğini yaratma tutkusunu alevlendirdiğini söyleyebiliriz."

Eveeeeet. Şimdi bakalım bu hoca ne yapmış hakkaten? 

Tamam bu ülkeye çok virtüöz geldi gitti, hala da geliyor gidiyorlar. Bi organizasyon, güzel bi bütçe, iki gün Taksim'de otelde konaklat, bi Sultanahmet Ayasofya bi de tekne turu tamam İstanbul bitti güle güle. Gelen virtüöz bu toprakların müzikal kültürüne ilişkin bir fikir edindi mi? Hayır. Yaşamış büyük Türk bestecilerine ilişkin bir fikir edindi mi? Hayır. Türk sazlarına dair bir dokunuş? Yok. Türk kahvesi? O tamam bak, hem de közde.

Terschack hoca Mevlevi dergahına gitti. Flüt olarak gördüğü Ney sazını dinledi. Zaten ney dinleyip de etkilenmemek mümkün müdür? Batı'nın her sesi yazıldığı gibi net frekansta çıkaran flütüne karşılık, önünde nota olmadan sadece gönülden ve nefesten üfleyerek yumuşacık geçişler ve nağmeler ile icra edilen Ney'i görünce etkilenmeden durabilir mi hoca hiç? O gönül aşkı ile meşk eden üstad ve çırakları görünce hadi gel de git İstanbul'dan şimdi...

Ulaşabildiğim kadarıyla edindiğim bilgilere göre, rahmetli 1883 yılında Münih'te oturuyorken bir İstanbul ziyaretinde bulunuyor. Bir kaç konser yönetip, Sultan huzurunda da çalıp biraz buraların tadını çıkardıktan sonra Norveç ve İsveç gibi uzak ülkeleri de kapsayan bir turneye çıkıyor. Turne sonrası ise iki sene burada kalmak üzere hoplaya zıplaya geri geliyor. Hatta 5 bölümden oluşan bir Grand Imperial Turkish March besteliyor Sultan Abdülhamid için. Tabi biz de ona 3. derece mecidiye nişanı takdim ediyoruz. Bu eseri bir de buralardan ayrıldıktan sonra 13 Mayıs 1890 Salı günü Çin'de Tianjin kentinde Gordon Konser Salonunda piyanist arkadaşı Madame Schüller ile 4 el çalıyorlar. 

Şu güzelliğe bir bakar mısınız? Dünyaca ünlü bir flüt virtüözü buralara geliyor. Kendimizden olan bir saza ve müziğe gönül kaptırıyor. Camiye gidip duyduğunu notaya alıyor... Durmuyor, kendisi yaratıyor... Durmuyor, gidip turnesinde taaaa Çin'de tanıtıyor ki bu adam flüt icracısı, piyanist de değil ancak eserini takdim edebilecek kadar piyanosuna da hakim. Besteciliği bilgisayar programcılığı sanan kompozisyon öğrencilerine ve bilmem kim bestecilere de hocadan alınacak bir ders olsun bu.

Mecidiye nişanı ile ödüllendirilmiş bu büyük hocamızı tıpkı onun bizleri sevdiği gibi biz de seviyoruz. Huzur içinde yatsın büyük adam... 

Yazının orjinali merak edenler için aşağıdadır:

Zeitschrift für Instrumentenbau Bd.3

Sorular:

Rahmetlinin bestelediği Türk Marşı'nın notalarının nerede olabileceğine ilişkin hiçbir fikrim yok. İ.Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi kataloğunda yok. Fikri olanlar ulaşabilirse çok sevinirim :)

Metnin dergideki orjinalinin sonunda parantez içinde Vakit ve Echo isimleri geçiyor. O zamanların yerel gazeteleri olabileceklerini düşünüyorum. Aynı şekilde, fikri olanlar ulaşabilirse çok memnun olurum :) 

   

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enstrümanların Kralı: Kilise Orgu

Türkiye ve Orgları -1-

Piyanoya yeteneğim var mı? Enstrüman çalabilir miyim?